Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Kanunu’nda yeni düzenlemeler yapılacağını bunun için çalışmaların sürdüğünü açıkladı. Çeşitli iş kollarına ilişkin yasal düzenlemelerin tek bir çatı altında toplanmasını öngören çalışmalar için Bakan Işıkhan “Türkiye Yüzyılına yakışır bir iş kanunu ve çalışma hayatı” hedeflediklerini belirtti.
Medya ombudsmanı Faruk Bildirici bu iktidar döneminde çalışanların haklarının sürekli geriletildiğini, grev hakkının bile kullanılmasının önüne engeller çıkartıldığını hatırlattı, yaygın medyanın bu taslakla ilgili bir araştırma yapmamasını eleştirdi.
Komisyon toplantılarına katılan Avukat Meliha Selvi ile konuşan Bildirici, çalışanları bekleyen risklere, “Gazetecilikte yeni iş kanunu tehlikesi” başlıklı yazısında şöyle dikkat çekti:
“İş kanunları tek metinde birleştirilirken çalışanlar, bu iktidarın gözünü diktiği kıdem tazminatı başta olmak üzere yeni hak kayıplarıyla karşı karşıya kalabilir. Nitekim BirGün’deki “Esnek çalışmaya yol yapıyorlar” haberinde bu yöndeki endişelere dikkat çekiliyordu.
Bu kadar önemli olmasına rağmen yaygın medyanın üzerinde çalışılan taslağı öğrenip, toplumu bilgilendirme ve tartışma yaratma çabası gütmemesi de dikkat çekici. Üstelik de ortadan kaldırılacak yasalardan biri de Basın İş Kanunu. Anlayacağınız, bu değişim tüm medya çalışanlarını yakından ilgilendiriyor.
YARGI ELİYLE GERİ ALINAN HAKLAR
Bir yandan da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndaki hazırlık toplantıları devam ediyor; bu toplantılara sendikalar ve iş çevrelerinden de temsilciler çağrılıyor.
O toplantılardan birine Türkiye Gazeteciler Sendikası adına katılan hukukçu Meliha Selvi ile konuştum, o da gazetecilerin hak kaybına uğrayacağı endişesi içinde. Selvi, 5953 sayılı Basın İş Kanunu’nda ve 1961’de 212 sayılı yasayla eklenen düzenlemelerde ‘Gazeteciliği korumak için olağanüstü özen gösterildiğini’, ‘gazetecilerin diğer mesleklere göre çok üst rafa konulduğunu’ anımsattı ve ekledi:
‘Bu iktidar, işbaşına geldiğinde ‘4. Kuvvet Basın’ mottosu, iyi kötü işliyordu. Ancak tekel yönetim, tekel yargı doğurdu. Bu dönemde gazetecilerin kanuni haklarında Yargıtay kararları ile başlayan törpüleme, son yıllarda Anayasa Mahkemesi kararları ile yok etmeye dönüştü.
Eğer yıllık izin tam olarak kullandırılmamışsa, iş akdi feshinde, yıllık izin ücretinin gazeteciye iki kat olarak ödeneceği yönündeki düzenleme Yargıtay kararı ile yok edildi.
AYM, kanundaki ‘ücretin peşin ödenmemesi halinde, ay başından itibaren günlük yüzde 5 fazlası ile ödenmek zorunda olacağı’ düzenlemesi ve ‘fazla mesai, ulusal bayram genel tatil ücreti, hafta tatili ücretlerinin izleyen ay başında ödenmemesi halinde, günlük yüzde 5 fazlası ile ödenmesi’ gerektiği yönündeki düzenlemeleri iki kararla iptal etti.
Hal böyleyken ‘tek kanun’ uygulamasının halkın haber alma hakkını önceleyen 212 sayılı kanunla getirilen hakları tamamen ortadan kaldıracağı aşikâr. Mesleki farklılıklar tek metinde korunamaz. Gazetecilerin ücretlerinin peşin ödenmesi, yıllık izninin en az 4 hafta olması, meslek kıdemi 10 yıl ve üzeri gazetecinin 6 hafta yıllık izin hakkının bulunması, askere giden gazetecinin ücretinin yarı oranında ödenmesi gibi hakların birleştirilmiş iş kanununda korunmasını beklemek hayalperestlik olur.’
Selvi’nin uyarıları çok haklı. Bütün iş yasalarını tek metinde toplamaya kalkmak zaten baştan sorunlu bir yaklaşım. Birbirinden farklı nitelikler taşıyan onlarca sektördeki çalışanlarla ilgili iş yaşamı düzenlemelerini tek metinde düzenlemek, yeni sorunlar doğuracaktır. Üstelik de bu düzenlemeyi, çalışma yaşamında her daim işveren çıkarlarını önceleyen AKP iktidarı yapıyor.
Gazetecilerin kazanılmış haklarının yargı kararları ile ortadan kaldırılmasına göz yuman, hatta destekleyen bu iktidarın ‘tek kanun’ metninde gazeteciliğin farklılığını gözetmesi de beklenemez.”
(HABER MERKEZİ)